TERAKKI ROBOT
  Nukleer enerjinin olumlu ve olumsuz etkileri
 

 

Nükleer enerjinin olumlu ve olumsuz etkileri
Olumsuz
Olumlu
Enerji Talebi, Yenilenebilir enerji
Enerji talep tahminlerinin sağlıklı yapılmamasından dolayı var olacak açık abartılmıştır.
Hidrolik ve termik yerli potansiyelimiz var olanın çok altında hesaplanmıştır. 1970'li yılların sonlarında termik kapasite en çok 50 GWs, hidrolik kapasite ençok 75 GWs, günümüzde ise termik 120 GWs, hidrolik kapasite ise 125 GWs olarak tahmin edilmektedir, hidrolik potansiyelimizin daha yüzde 70’inin bakir durumda olmasından dolayı nükleer enerji teknik bir zorunluluk olamaz ve acele edilmemelidir,
2000 yılından sonra tahmin edilen talebin karşılanabilmesi için ilave güç santrallerine ihtiyaç bulunmaktadır, yerli hidrolik ve termik kaynaklar yetersiz olduğu için, ithal kaynaklı seçenekler içinde nükleerin de olması gereklidir.
Rüzgâr, güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir kaynaklar, dünya enerji üretiminde azımsanamayacak katkılar sağlamaktadırlar.
Ama Rüzgâr, güneş veya jeotermal enerji kullanımının yöresel katkılarının dışında genel enerji açığını karşılamaktan uzaktır.
Dünya elektrik enerjisi üretiminin %80'inin yenilenemeyen kaynaklardan, %19'u ise hidrolik kaynaklardan sağlanmakta, rüzgâr, güneş, jeotermal, biokütle gibi yenilenebilir kaynakların payı ise %1’in altında kalmaktadır.
Verimlilik, enerji kayıpları
Enerji açığının karşılanmasında acil olarak yeni kaynaklar yaratmak yerine var olan kapasiteyi daha verimli kullanmak için dağıtım şebekesinin rehabilite edilmesi gerekmektedir, Şebeke kayıpları %18 civarındadır, 2010 yılında düşünülen 2000 MWe nükleer kapasitenin, üretilecek toplam enerjinin %5'ini geçemeyeceği hesaplanmıştır, bu %5 ile uğraşmak yerine %18 değerinin azaltılması gerekir.
Kayıplar, iletim ve dağıtım olarak iki türlüdür. İletim kayıpları uluslararası standartlarda olduğu halde faturalanmamış kayıplar dağıtımda önemli bir yüzdeyi oluşturmaktadır.
 
 
 
 
 
 
 
 
Nükleer atıklar
 
Nükleer santrallerde kullanılan kullanılmış yakıtlar, 10–20 yıl süre ile santral sahasında saklanacaklardır. Bu dönemde aktivitelerinin %98'inden fazlasını kaybedeceklerdir. Asıl sorunu oluşturan uzun ömürlü radyoaktif maddeler de camlaştırılacak, camlaştırılan bu maddeler de kademeli koruma mantığı çerçevesinde kurşun, beton ve korozyona dayanıklı kaplar içine konulacak, bu kaplar da jeolojik olarak kararlı bölgelerde yerin yaklaşık 1000 m altında hazırlanacak beton zırhlı galerilerde saklanacaktır.
1000 MWe gücündeki bir nükleer reaktör, yılda yaklaşık olarak 27 ton (7 m3) kullanılmış yakıt atığı üretmektedir.
Teknoloji
Nükleer enerji üretimi, dünyada vazgeçilen bir teknolojidir.
Türkiye'de yapılması planlanan santral, modası geçmiş ve eski teknoloji ile tasarlanmış olacaktır.
Dünya geneline bakıldığında yeni kurulacak nükleer santrallerin sayısının çok sınırlı kaldığı doğrudur, ancak her ülkenin enerji planları, kendisine özgü özellikler taşımaktadır. Bu bağlamda herhangi bir teknolojinin kullanım artış hızı, dünya ve bölgesel koşulların paralelinde, dönem değişiklikler arz edebilir. Bu gün Avrupa'da birçok ülkede yeni nükleer santral yapımından vazgeçildiği kesinlikle doğru değildir. Bu ülkelerin enerji stratejilerine bakıldığında enerji açıklarını ağırlıklı olarak Fransa’dan karşıladıkları görülür. Fransa, toplam enerji üretiminin %75'ini nükleerden sağlamakla birlikte, aynı zamanda nükleer enerjiye dayalı bir enerji ihracatçısı konumuna gelmiştir. 2000 yılındaki toplam ihracatını yaklaşık olarak 70 TWh olacak şekilde planlanmaktadır. Günümüzde Fransa'nın diğer Avrupa ülkelerine yaptığı ihracat: 17000 GWh (İngiltere), 15000 GWh (Almanya), 18000 GWh (İtalya), 7500 GWh (İsviçre).
Bazı Avrupa ülkelerinin yeni nükleer santral kurmama kararının altında, o ülkelerin bu teknolojiden vazgeçtikleri anlamı çıkarılmamalıdır. Sadece öznel koşulların getirdiği stratejiler çerçevesinde başka ülkelerden özellikle Fransa'dan enerji ithal etme yönünde tercihleri, pratikte, nükleer kaynaklı enerji kullanımında artış yaptıklarını göstermektedir. Bugün Alman Siemens firması, Almanya'da yeni bir nükleer santral kurulmasa bile, Framatom (Fransa) ile birlikte nükleer teknoloji alanında yatırım yapmakta ve yeni bir nükleer reaktör tipi (EPR) üzerinde çalışmaktadır. EPR reaktörlerinin ilk olarak Fransa’da kurulması planlanmaktadır. Ayrıca, Almanya'da ileriye yönelik toryum yakıtlı çevrimler üzerinde çalışılmaktadır. (Ref: Nuclear Engineering International, February 1996)
Türkiye'ye teklif edilen nükleer santraller için, kurucu firmanın kendi ülkesinde kurduğu santrallerin en yenisi örnek alınacaktır. Bu durum, TEAŞ'nin şartnamesinde güvence altına alınmıştır. Bu bağlamda, kurucu firma, mutlaka bir referans santral göstermek zorunluluğundadır.
Ülke sanayiine yüksek teknoloji ve kalite getireceği söylenen nükleer santraller, bu beklentiyi boşa çıkaracaktır, çünkü ülkenin uzun vadeli nükleer teknoloji politikası ve buna yönelik insan kaynağı ve altyapı geliştirme niyeti bulunmamaktadır. Aksine dışa bağımlılığı artıracaktır.
Türkiye, var olan kapasitesiyle bir nükleer santralın kurulmasının, işletilmesinin ve denetiminin altından kalkamaz..
Türkiye'deki var olan insan potansiyelinin ve kaynaklarının uygun şekilde organize edilmesi ve bu yöndeki siyasi destek, kararlılık ve sürekliliğin temin edilmesi ile nükleer teknolojiyi ülke yararına kullanmak olanaklıdır. Olumlu düşünmek ve bunun için gerekli adımları atmak gereklidir.
Toryum potansiyelimizin de hammadde olarak enerji dışa bağımlılığımızı ortadan kaldırabilecek bir potansiyel olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Yer seçimi ve deprem
Ülkemizde üzerine nükleer santral yapılacak yer yanlış seçilmiştir. Bu bölge, deprem bölgesindedir ve sismik analizleri tam yapılmamıştır.
Akkuyu sahası, sismik olarak üzerinde Nükleer santral yapılabilecek en güvenli yerlerden biridir. Akkuyu ile ilgili yer analizleri, 1970'li yıllarda başlatılmıştır. İTÜ, MTA ve ODTÜ tarafından hazırlanan birbirleri ile uyumlu teknik raporlar bulunmaktadır ve bu çalışmalar da uluslararası düzeydedir.
Dünyada birçok santral, sismik olarak Akkuyu’dan çok daha aktif bölgelerde güvenli olarak çalışmaktadırlar,
Nükleer santrallerin tasarımında esas alınan deprem kriterleri, klasik yapılarda kullanılanlara göre son derece tutucu kabuller içermektedir. Nükleer dışı yapılarda kullanılan tek bir deprem şiddeti değeri olmasına karşın, nükleer santraller 1000 yıl ve 100000 yıllık bir zaman diliminde olası iki farklı en büyük deprem şiddetine göre tasarlanmaktadırlar. İlkinin olması durumunda, santral, deprem sonrası normal işletmesine devam edecek, İkincisinin olması durumunda ise birçok sistemin zarar göreceği var sayılmasına rağmen, santrali güvenli bir şekilde durduracak ve soğutulmasını sağlayacak sistemler ayakta kalacaktır.
Olası Kazalar ve Güvenlik
Dünyada kazalar saklanmaktadır ve hele Türkiye gibi bir ülkede nükleer santral işletmesiyle ilgili olumsuz her olay saklanacaktır.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Nükleer santrallerin işletilmesi ile ilgili Türkiye birçok uluslararası antlaşma ve sözleşmenin altına imza atmıştır,
Nükleer Güvenlik Denetimi Antlaşması ile, nükleer alanda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Denetimini kabul etmekteyiz, Nükleer Kaza ve Radyolojik Acil Durum Hallerinde Yardımlaşma Sözleşmesi, Nükleer Kazaların Erken Bildirimi Sözleşmesi, Fiziksel Korunma Sözleşmesi, Nükleer Güvenlik Sözleşmesi gibi birçok uluslararası antlaşma ve anlaşmanın altında Türkiye'nin imzası bulunmaktadır.
Yurtdışı ve yurtiçi kamuoyunda nükleer enerji üretimiyle ilgili olan ve aslında nükleer santrallerin tasarımında göz önünde bulundurulan olağan dışı her olay maalesef kaza olarak tanıtılmaktadır.
Çevre
Nükleer santraller, radyoaktif çevresel kirliliğe yol açması nedeniyle son derece tehlikelidir.
Fosil yakıtlı, özellikle kömür santrallerin, çevre etkisi nükleer santrallerle kıyaslanamayacak ölçüde olumsuzdur. Tam tersine, nükleer santraller, çevre etkisi bakımından tercih edilmesi gereken bir seçenektir,
Normal işletme koşulları altında çalışan nükleer reaktörler, dışarıya verebilecekleri en fazla radyoaktivite düzeyi, normal doğal radyasyon seviyesinin %0,1-1'i ile sınırlandırılmıştır, pratikteki durum ise bu sınırların altındadır.
 
 
 
 
  Şimdiye kadar 1510 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol